6 Mart 2012 Salı

Bir Saçma Küslük Hikayesi


Çok uzun zaman değil birkaç yıl önce, kardeş dediğim yediğimin içtiğimin ayrı gitmediği bir arkadaşımı gördüm bir alışveriş merkezinde, hatta o merkezin tuvaletinde. Aramızda yaşanan ufak bir tartışma büymüştü o yıllarda. Küsmüştük işte. Ama aşılmayacak gibi bir sorun değildi, yani okullarımız değişmeseydi. Okullar değişti, yeni arkadaşlıklar, yeni dostluklar başladı haliyle. Sonra olur ya "Geçmişten Gelen Haberciler". "Aa canım bilmemneyi hatırlıyor musun? Ah senin hakkında neler dediciler." İşte bunlar bazı nahoş haberler ilettiler, bizde barışma, görüşme işini sonsuza kadar ertelemek zorunda kaldık. Gelelim dün geceye. Ben yemek yediğimiz arkadaşları bekletmemek için aceleyle çıkışa yönelmişken bir anda karşımda arkadaşım bilmemneyi gördüm. Şu çocuğa bilmemne demiyeyim ya ne de olsa bir arkadaşlığımız vardı yani. Adı Sırık olsun. Ben ona öyle derdim eskiden, lakabı gibi bir şeydi. Kapıyla aramda 3 metre bir şey vardı, Sırıkta arkasını dönmüş, birine bir şey söylüyordui beni farketmedi. Bende bir anda iğrenç bir refleksle bir tuvalet kabinine kaçtım. Böyle bir saçmalığı neden yaptım bilmiyorum ama resmen içgüdü oluşmuş. Düşünmeden girdim kabine beklemeye başladım. Bir süre sonra kendime geldim. Ne yapıyorum ben? Diye düşündüm haliyle. Kabinden çıktım, bir baktım Sırık hala orda. Çeşmelere gittim elimi yıkadım, baktım tanımadı. Öhö artık dedim yani. Kaç kere bizde kaldın, az mı sabaha kadar bilgisayar oynadık, yazlığa bile geldin, en yakın arkadaşım filan ne oldu onlara. Bir kaç salağın dolduruşuna geldik diye tanımamak ne oğlum? Diye saydırıyorum arkadaşa içimden. Bu hiç beni görmüyor bile, arkadaşıyla çıktı dışarı gitti. Ben kendi kendime sinirlendim, gittim arkadaşların yanına. Hepsi başladı haliyle "Nerede kaldın be oğlum iki saattir?", diye. Ben de oturdum sipariş vermek için tam garsonu çağırıyoruz, bizim Sırık ve arkadaşı geldiler. Biz 4 kişiyiz, bir de arkadaşın beklediği çocuklar var 6 kişi olacaktık. Meğer arkadaşın beklediği çocuklar Sırık ve Arkadaşıymış. Bu geldi sırayla hepimizle tokalaştı, bana geldi bir durdu. Ben direkt Sırık dedim artık, aynı masada yemek yiyeceğiz ne de olsa. O bana baktı, mal hala tanıyamıyor. Sabri oğlum Sabri, tanımadın mı?, dedim. Valla tanımadım ya. Aklıma geldi ama emin olamadım, ne değişmişsin, diye gülmeye başladı. Bende gülerek oturdum masaya. Aslında alt tarafı 3 sene filan geçmiştir ama tanımaması biraz abartı. Belki şapka yüzündendir deyip üstelemedim. Siz tanışıyor musunuz? Nasıl geçti yıllar? Neler yaptın? Sorularıyla siparişleri verdik.
Konuşurken laf lafı açtı, konu eski sınıfa geldi. İşte geçirdiğimiz günlerden, ne eğlendiğimizden filan bahsettik. Aslında ben seni arayacaktım da, Aslında ben seni Face'den silmeyecektim de, Aslında abarttık küçücük bir şeydi bak kaç yıl sonra karşılaştık da'lar havada uçuştu. Bizim eski okulda Sırık ve Benim samimi olduğumuz iki kişi daha vardı. Bunlara Şopar ve Maymun diyelim. Şopar ve Ben aramızdaki bağı kopartmadık. Samimiyetimiz devam etti. Ben ve Sırık küsünce Şopar benim yanımda, Maymun Sırık'ın yanında kaldı diyebiliriz. Klasik tayfa bölünmesi. Bu olaydan sonra Şopar ve Maymun'da kavga ettiler. Herkes kendi yoluna dağıldı. Şopar ve Ben hiç Sırık ve Maymundan söz etmeden arkadaşlığımıza devam ettik fakat karşı cephede öyle olmamış. Bu Maymunun kız arkadaşı olacak Kevaşe, zamanında bizim hakkımızda bir şeyler uydurmuş, Maymun'da kızın gerçek yüzünü çok sonra görmüş, arayamamışlar filan. Yani bizim koskoca arkadaşlığımız bir Kevaşenin yalan yanlış doldurması yüzünden bitmiş. Ben bunları öğrenince Maymunada Kevaşeyede baya bir sövdüm haliyle. Resmen kız bana uyuz olduğu için sallamış ta sallamış. Bütün bunlar anlaşılınca biz de birbirimize yeni telefonlarımızı verdik. Bizim dörtlü arkadaş grubu toplanınca onlarıda çağıracağımızı söyledik. Durum biraz gecikmeli (3 yıl kadar) olsa da çözüldü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder