Çok uzun zaman değil birkaç yıl
önce, kardeş dediğim yediğimin içtiğimin ayrı gitmediği bir
arkadaşımı gördüm bir alışveriş merkezinde, hatta o merkezin
tuvaletinde. Aramızda yaşanan ufak bir tartışma büymüştü o
yıllarda. Küsmüştük işte. Ama aşılmayacak gibi bir sorun
değildi, yani okullarımız değişmeseydi. Okullar değişti, yeni
arkadaşlıklar, yeni dostluklar başladı haliyle. Sonra olur ya
"Geçmişten Gelen Haberciler". "Aa canım bilmemneyi
hatırlıyor musun? Ah senin hakkında neler dediciler." İşte
bunlar bazı nahoş haberler ilettiler, bizde barışma, görüşme
işini sonsuza kadar ertelemek zorunda kaldık. Gelelim dün geceye.
Ben yemek yediğimiz arkadaşları bekletmemek için aceleyle çıkışa
yönelmişken bir anda karşımda arkadaşım bilmemneyi gördüm. Şu
çocuğa bilmemne demiyeyim ya ne de olsa bir arkadaşlığımız
vardı yani. Adı Sırık olsun. Ben ona öyle derdim eskiden, lakabı
gibi bir şeydi. Kapıyla aramda 3 metre bir şey vardı, Sırıkta
arkasını dönmüş, birine bir şey söylüyordui beni farketmedi.
Bende bir anda iğrenç bir refleksle bir tuvalet kabinine kaçtım.
Böyle bir saçmalığı neden yaptım bilmiyorum ama resmen içgüdü
oluşmuş. Düşünmeden girdim kabine beklemeye başladım. Bir süre
sonra kendime geldim. Ne yapıyorum ben? Diye düşündüm
haliyle. Kabinden çıktım, bir baktım Sırık hala orda. Çeşmelere
gittim elimi yıkadım, baktım tanımadı. Öhö artık dedim yani.
Kaç kere bizde kaldın, az mı sabaha kadar bilgisayar oynadık,
yazlığa bile geldin, en yakın arkadaşım filan ne oldu onlara.
Bir kaç salağın dolduruşuna geldik diye tanımamak ne oğlum?
Diye saydırıyorum arkadaşa içimden. Bu hiç beni görmüyor bile,
arkadaşıyla çıktı dışarı gitti. Ben kendi kendime
sinirlendim, gittim arkadaşların yanına. Hepsi başladı haliyle
"Nerede kaldın be oğlum iki saattir?", diye. Ben de
oturdum sipariş vermek için tam garsonu çağırıyoruz, bizim
Sırık ve arkadaşı geldiler. Biz 4 kişiyiz, bir de arkadaşın
beklediği çocuklar var 6 kişi olacaktık. Meğer arkadaşın
beklediği çocuklar Sırık ve Arkadaşıymış. Bu geldi sırayla
hepimizle tokalaştı, bana geldi bir durdu. Ben direkt Sırık dedim
artık, aynı masada yemek yiyeceğiz ne de olsa. O bana baktı, mal
hala tanıyamıyor. Sabri oğlum Sabri, tanımadın mı?, dedim.
Valla tanımadım ya. Aklıma geldi ama emin olamadım, ne
değişmişsin, diye gülmeye başladı. Bende gülerek oturdum
masaya. Aslında alt tarafı 3 sene filan geçmiştir ama tanımaması
biraz abartı. Belki şapka yüzündendir deyip üstelemedim. Siz
tanışıyor musunuz? Nasıl geçti yıllar? Neler yaptın?
Sorularıyla siparişleri verdik.
Konuşurken laf lafı açtı, konu
eski sınıfa geldi. İşte geçirdiğimiz günlerden, ne
eğlendiğimizden filan bahsettik. Aslında ben seni arayacaktım da,
Aslında ben seni Face'den silmeyecektim de, Aslında abarttık
küçücük bir şeydi bak kaç yıl sonra karşılaştık da'lar
havada uçuştu. Bizim eski okulda Sırık ve Benim samimi olduğumuz
iki kişi daha vardı. Bunlara Şopar ve Maymun diyelim. Şopar ve
Ben aramızdaki bağı kopartmadık. Samimiyetimiz devam etti. Ben ve
Sırık küsünce Şopar benim yanımda, Maymun Sırık'ın yanında
kaldı diyebiliriz. Klasik tayfa bölünmesi. Bu olaydan sonra Şopar
ve Maymun'da kavga ettiler. Herkes kendi yoluna dağıldı. Şopar ve
Ben hiç Sırık ve Maymundan söz etmeden arkadaşlığımıza devam
ettik fakat karşı cephede öyle olmamış. Bu Maymunun kız
arkadaşı olacak Kevaşe, zamanında bizim hakkımızda bir şeyler
uydurmuş, Maymun'da kızın gerçek yüzünü çok sonra görmüş,
arayamamışlar filan. Yani bizim koskoca arkadaşlığımız bir
Kevaşenin yalan yanlış doldurması yüzünden bitmiş. Ben bunları
öğrenince Maymunada Kevaşeyede baya bir sövdüm haliyle. Resmen
kız bana uyuz olduğu için sallamış ta sallamış. Bütün
bunlar anlaşılınca biz de birbirimize yeni telefonlarımızı
verdik. Bizim dörtlü arkadaş grubu toplanınca onlarıda
çağıracağımızı söyledik. Durum biraz gecikmeli (3 yıl kadar)
olsa da çözüldü.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder