Arkadaş.
Ne güzel bir kelime, ne anlamlı. Köküne inersen anlarsın zaten,
arka-daş. Arkamızın aynı olduğu, güvendiğimiz kimse. Biz böyle
insanlara mı "Arkadaş" diyoruz sizce. Tabi ki hayır.
Neredeyse her önümüze gelene arkadaş diyoruz, her yüzümüze
gülene, her eğlendiğimiz kişiye arkadaş diye hitap ediyoruz. Çok
yanlış yapıyoruz.
Bir
insan neden başkalarıyla iletişim kurmak ister, neden bir şeyleri
başkasıyla paylaşmak ister? Cevap haliyle basit. Doğamızda var.
Peki bu iletişim kurma isteğimizi herkesle aynı anda gidermemiz
gerekiyor mu? Anlamadan, bilmeden herkese güvenmek doğru mu? Hayat
farklı, hayat hain. Önümüze güzel, eğlenceli ve mutluluk verici
görünen onlarca insan çıkartıyor, onları bize süsleyip
püsleyip en albenili haliyle servis ediyor. Bizler de karşımızdaki
yabancıyı arkadaş sanıyoruz, ama anlamadığımız bir şey var.
Arkadaş olmanın da her şey gibi şartları var.
Arkadaş
seçerken neleri baz almamız lazım diye sorarsak eğer kendimize,
ilk başta hemen güveni görürüz. Güven çok önemli deriz kendi
kendimize. Peki ya bu durumu hayata geçirdiğimizde güven bu kadar
önemli oluyor mu, yoksa hemen güveniyor muyuz önümüzdekine?
İnsanları tanımadan paylaşıyor muyuz sırlarımızı? Menfaatine
yarar zamanda yanında olup, menfaati azalınca kaçan insanlara
sarılıyor muyuz canımız sıkılınca?
Size
de hiç olmaz mı? Güvenip bir şey anlatırsın, sonra bir
bakmışsın anlattığın şey herkesin dilinde. Sorunca ben
yapmadım der. Ee kim yaptı, üç harfliler mi? Kimi kandırıyorsun
ey deli beşer? Hadi bir de anlattığın gibi yaysa amenna. Öylede
çıkmaz bire bin katılır, A dersin B yayılır. Sen güvendiğinle
kalırsın, saflığına doymazsın.
Pek
uzatmıyorum, söyleyeceklerim bunlar. Tek bir şey daha. DİKKAT
MENFAAT VAR!






